27 Nisan 2016 Çarşamba

Hümanist bir futbol starı: Cristiano Ronaldo




Acı bir biyografi geliyor ona baktığınızda. Evini idare edemeyen alkolik bir baba… Bu koşullarda hayat onu evinin dışına itiyor. Cesur bir anne; sevgi dolu, tüm imkânını kullanmaya hazır oğlunun futbolcu olması için.

 İlk olarak Lizbon’da başlıyor macera; kısa sürede, olgunluk dönemi öncesi ilk durağı ve hayali Manchester’da buluyor kendini. Hayallerini gerçeğe dönüştürerek, büyük bir futbolcu olması için ihtiyaç duyduğu tek şeyin eksikliğini hissettiği, olgunluk aşamasının uzağında kaldığı bir periyodu yaşıyor orada.  United için önemli biri olmaya başladığında bir aile dramına çözüm üretmek için nafile çabanın da aktörü oluyordu aynı zamanda.  Babasının alkol bağımlılığına çare üretebilmek için Londra’da en iyi kliniği bulmuştu. Fakat, ne var ki, baba Ronaldo, oğlunun bu cömert teklifine tam karşılık veremiyordu. Çok az bir sağaltım elde edilmişti.

Bu, Cristiano Ronaldo’nun futbol dışı hayatının, detaylardan arındırılmış son derece sade bir özeti. Ancak bu aynı zamanda bugünkü gerçeğine ışık tutan bir sadeliği içeriyor. Çünkü Real Madrid’in dünyaca ünlü yıldızı Ronaldo, çimlerin üzerinde değilken sadece ailesini koruyan, kimilerine göre kaprisleri olan bir imaj değer ya da eski sevgilisi Rus model Iria Shayk’la yaşadığı çatışmalı aşkla sayfaları süsleyen bir popüler kültür ikonu değil; fakat tüm bunların ötesinde oğlunu ve tüm oğulları/çocukları seven bir hümanist. Ayrıca kişisel tanıklıklarıma ve yakın çevresinden aldığım bilgilere dayanarak söylüyorum, bir dünya yıldızı olmasına karşın son derece mütevazı ve iletişime açık bir insan.
Henüz 11 yaşında Faslı ve Müslüman arkadaşlarının olduğu Madeira’yı (Portekiz’e bağlı Fas sınırına yakın bir ada) terk edip, Portekiz’in en büyük kulüplerinden Sporting Lizbon’a, futbol akademisi için giderken gözleri dolu doluydu.
Arkadaşları onun Ada  aksanıyla dalga geçiyorlardı. Ancak gözyaşları arasında baskıya dayanmayı ve kendisine geleceği vadeden yarışmacı kişiliğini kazanmayı öğreniyordu. Belediye’de bahçıvanlık yapan alkolik bir babanın oğluydu.  Babası aynı zamanda küçük, mütevazı bir kulüp olan Andorinha’nın malzemeciliğini yapıyordu. Cristiano Ronaldo dos Santos Aveiro acıyı durdurmaya karar verdi. Çünkü o kazanmak istiyordu. Kazanmayı seviyordu. 
İyi insan Cristiano
Real Madrid’teki 3. sezonunda, 26 yaşındayken, o artık bir zafer adamıydı; kazanılması gereken ama o ana kadar kazanılamayan pek çok şeyi kazanmayı başaran. Sempati de kazanmıştı Madrid taraftarı nezninde; belki de bu zarar veren türden bir tevazudan uzak durmasıyla olmuştu: “Beni ıslıklıyorlar; çünkü zenginim, yakışıklı ve büyük bir futbolcuyum” ya da “Eğer Tanrı herkesten razı değilse, benden de olmayabilir” yaramaz çocuk kişiliğini yakalamamızı sağlayacak inci sözlerinden birkaç tanesi.  Temelde iyi kalpli bir insan olduğunda bahsedilir. Sonunda Real Madrid taraftarı da, açıklamaları alaycı narsist izler taşısa da oyuncunun kötü bir insan olmadığını kabul etti.     
Dışarıdan bakıldığında ortaya çıkan imajının aksine daha naif kodlarla karakterize olmuş, dayanışmayı ve paylaşmayı seven bir insan mıdır Cristiano (?). Filistinliler’le yıllara yayılan dayanışması, takımın önceki hafta oynadığı lig maçında (Granada’ya karşı 1-0 kazandılar) Macaristan’da polisten kaçarken “gazeteci” kimliği taşıyan bir “kadının” çelmelerine maruz  kalan Suriyeli sığınmacı ailenin çocuğuyla buluşması onun gerçek kimliğini mi bize gösteriyor (?)… ya da bu, büyük oyuncu, büyük insan imajını pekiştirmek adına planlanan bir hümanizm oyunu mu? İşte bu son seçeneği işaretleyebilmek mümkün değil hiç kuşkusuz.
“Ben katillerle formamı değiştirmem”
Belki tek başına, “Ben üzerinde çocukları öldüren bir bayrağı taşıyan formayla formamı değiştirmem” sözü bu bahsettiğimiz son seçeneği otomatik olarak olasılıklarımızın dışına itiyor.
Yakın futbol tarihinin en önemli iki yıldızından bir tanesi olan Cristiano, neden bu duyarlılığı gösteriyor, neden son derece kararlı ve radikal bir tutum içerisinde (?). Çoçukluğunun geçtiği adada Faslı-Müslüman arkadaşlar edinmiş olmasından dolayı mı? Peki ezilen Filistin’le dayanışma içerisindeyken, İsrail’i karşısına alarak belki de kendisini pek çok reklam anlaşmasından yoksun bırakacak bir lobiyle karşı karşıya gelme kaygısı taşımıyor mu?
Hiç kuşkusuz bütün bu kaygılardan uzak biçimde yapıyor bunları.
Filistin atkısı
22 Nisan 2013,   Ramat Gan de Tel Aviv Stadı’nda 2014 Brezilya Dünya Kupası eleme grubu maçı. Ronaldo’lu Portekiz İsrail’e konuk oluyor.  Futbol ikinci planda; Portekiz milli takımı favori, Cristiano Ronaldo sahada… Medyaya göre onun varlığı ABD başkanı Barak Obama’nın aynı tarihe denk gelen ilk resmi İsrail ziyaretinden bile önemli kabul ediliyordu. Stadyum tamamıyla doluydu ve İsrail takımı ilk yarıda 3-1 öne geçerek, müthiş bir sürprize imza atmıştı. Maçın ikinci bölümünde Portekiz durumu kurtardı. Maç 3-3 sona erdi. 
Bu maçtan tam bir ay sonra internette bir haber dolaşmaya başladı. Haber Cristiano Ronaldo’nun maçtan sonra kendisinden forma değişimi talep eden İsrailli futbolcuları reddettiğini anlatmaktadır. Bazıları daha ileri giderek yıldız futbolcunun ağzından, “Ben katillerle formamı değiştirmem” şeklinde bir söz döküldüğünü söylüyorlar. Böyle bir şeyin söylenmiş olma ihtimali için “İmkânsız” seçeneğini kullanmakta zorlanabiliriz. Çünkü bu iddianın maçtan tam bir ay sonra ortaya çıkması tuhaf duruyor. İsrail kendi politikalarına muhalif olan kişilere karşı anlayışlı bir devlet değildir. Hatta parlamentoları İsrail devleti kurulduğundan bu yana en kutuplaşmış yapıya sahip olmasına karşın Filistin meselesinde aynı radikal noktada birleşmektediler.  Milli maçın oynandığı hafta Real Madrid’in La Liga’da Mallorca’ya karşı maçı vardı. Ve sahada İsrail milli takımı formasını giyen iki oyuncu bulunuyordu. Ancak hiç kimse daha fazla, politik bir polemiğin içerisinde olmak istememişti. 
Aslında bu sözden bağımsız olarak söylemek gerekirse, Cristiano  Filistin davasıyla ilk kez ilişkilendirilmiyordu. 2011 yılında kazandığı Altın Ayakkabı ödülünü fon üzerinden yapılacak bir açık arttırmayla  elde edilecek gelirin Filistinli çocukları bağışlanmasını sağladığı söyleniyor. İspanya’nın saygın gazetelerinden ABC, 22 Kasım 2012 günü aslında bunu bir gerçek olarak okuyucularıyla paylaşmıştı.  Cristiano, Real Madrid Fono aracılığıyla 2011 Altın Ayakkabı ödülünü açık attırmaya çıkarmış, elde edilen 1 buçuk milyon Euroluk geliri de Gazze’deki Filistinli çocuklara bağışlamıştı.
Bu Filistinlilerle içten dayanışmasına ilk örnek değildi.  Bir yıl önce yine Real Madrid Fono üzerinden spor ayakkabılarının büyük bir bölümünü açık arttırmayla satarak, Gazze’de okul yapımı için Filistin kurumlarına bağışlamıştı. Bu bağışlar o tarih itibariyle Gazze Şeridi’nde 140’tan fazla Filistinli’nin öldürülmesi ile sonuçlanan olaylardan sonra Filistin ve İsrail arasında yeni bir tartışmanın başlamasına da neden olmuştu. 
Ne teyit, ne de reddediyor
Zaten daha önce aynı şeyi, yine sportif enstrümanları kullanarak yapmıştı. Bu yapıldığından bahsedilen bağışlar ne teyid edildi; fakat  ne de yalanlandı.  Bu konuşmaları güçlendiren en önemli belgelerden bir tanesi de Manchester United’te oynadığı dönemde üzerinde Filistin yazılı bir atkıyla Filistinlilerle çektirdiği fotoğraf olarak kayıtlara geçti.
İsrailli futbolcuların yoğun talebine rağmen onlarla formasını değiştirmek istemeyen Cristiano Rolando, kulübünden aldığı para, reklam ve imaj hakları gibi gelirlerle yılda 30 milyon Euro kazanıyor. Yer yüzünün en medyatik futbolcusu durumunda. Ancak artık sadece bu özellikleriyle değil, tüm bunlara ek olarak Filistin toplumuna en yakın sporculardan birisi olarak da tanınıyor.  Ama buna rağmen bağışlarıyla ilgili olarak hiçbir yerde konuşmadı, bunların konuşulmasını, medyada yer almasını istemedi. Belki de bundan ötürüdür ki, Filistin’le yönelik bağışlarını ne reddediyor ne de konfirme ediyor.
Antisemitizm (!)
Pek çok kimse özellikle de Kalatanlar, onun kaprisli, burnu havada bir futbol yıldızı olduğunu düşünüyor.  Belki de bu Barcelona – Madrid çekişmesine endeksli bir ön yargı olarak kendisini gösteriyor. Fakat saha dışındaki Cristiano kökenlerini unutmamış, hümanist yönünü hep koruyan mütevazı bir insan olarak çıkıyor karşımıza.
Portekiz milli takımının Tel Aviv’de İsrail’le yaptığı maçtan sonra rakip takım oyuncularının elini sıkmaktan imtina etmemişti; ama formasını değiştirmeyi de kabul etmedi. Bazı Fransız gazeteleri bu gerçeğin su yüzüne çıkmasının ardından O’nu “Antisemitis” olmakla bile suçladılar. Cristiano aldırış etmedi. Çünkü CR7 varoşlardaki mütevazı yaşamın içerisinden gelen bir çocuktu. Çocukluğunun geçtiği Madeira adası, Fas’a Portekiz’in başkenti Lizbon’dan daha yakındı.
Muhtemeldir ki bu Funchal (Portekiz’in Madeiara Adası’na bağlı bir semt) çocuğunun Filistin davasıyla ilgili duyarlılığı, adanın çakıl taşlarıyla dolu sokaklarında futbol oynadığı, tıpkı Gazze Şeridi çocukları gibi, dönemlerde biçimlendi.  Alkolle sorunlu babasının onun küçük dünyasında yarattığı boşluk babasız kalan Filistinli çocuklara bu büyük futbol yıldızını daha da yakınlaştırdı.
ABD’de yayın yapan bir web sitesi  “Athletes Gone Good” geçtiğimiz Ağustos ayında Cristiano Ronaldo’yu bağış ve yardım kampanyalarına katılan elit 8 sporcu içinde birinci seçti.
Küçük Zaid’in rüyası
CR7 (Cristiano Ronaldo 7) ülkesi Portekiz’de kanserle mücadele merkezine 165 bin doların üzerinde para yardımında bulundu. Annesi Dolores Aveiro de 2008’de burada göğüs kanseri tedavisi görmüştü. Cristiano ayrıca açlıkla ve obezite ile mücadele gibi kurumlara bağışta bulunuyor. Endonezya ve Bali’den dünyanın değişik yerlerindeki deprem ve doğal afet mağdurlarına yardım organizasyonları ve özel maçlarda ikinci bir teklife gerek bırakmasızın yer alıyor. Bütün bunlar onu, insanlığa adanmışlığı konusunda hiç kimsenin kafasında şüpheye yer bırakmaksızın topluma kabul ettiriyor. Bunun en güncel örneği de geçen Kasım ayında Real Madrid’in Granada ile oynadığı maçta ortaya çıktı.
Cristiano seremoniye Suriyeli mületici bir ailenin çocuğu olan Zaid’in elini tutarak çıktı. Bir futbol antrenörü olan babası Osama Abdul Mohsen ve 18 yaşındaki ağabeyi Mohammed Al Ghadabe ile birlikte sığınmacı olarak bulundukları Almanya’dan yola koyulmuş, İspanya’ya ulaşmışlardı. Macaristan sınırında ise polisten kaçarken gazeteci olduğundan bahsedilen bir “kadının” çelmesiyle kendilerini yerde bulmuşlardı. Baba Osama’ya İspanyol gazeteciler tarafından bu ve buna benzer ciddi sorular sorulurken araya 7 yaşındaki küçük Zaid giriyor ve gazetecilere fırsat vermeden “Ben Real Madrid’i tutuyorum. Favori oyuncum tabii ki Ronaldo” diyor. Bu girişkenliği hemen, iki gün sonra, Ronaldo’yla küçük Zaid’in buluşmasına sağlıyor. Bu dev buluşmada o kadar heyecanlıydı ki bir ara zıplarken dengesini kaybedip yere düşmüştü. Ama her şeye değerdi; çünkü hayallerini gerçekleştirmiş; dünyanın en popüler futbolcusunun elini tutarak Santiago Bernabeu’ya çıkmıştı. CR7 ise dayanışmacı kimliğinin tüm sadeliğini koruyordu Zaid’le sahaya doğru yürürken.
Cristiano bir kez daha insancıl özelliğini ortaya koymuştu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder