![]() |
Türkçe'nin Gücü |
İnsan yeryüzünde ayrıcalıklı bir varlık olarak yaşamını dile borçludur. İnsan olmanın ve toplumsal yaşamın birinci kuralıdır dil.
Hukuk, Dil sayesinde varoldu
Hak ve adalet kavramlarının gerçekleştirilmesini sağlayan hukuku da yaratan dildir.
Basit bir anlaşma iletişim biçiminin ötesinde bir yönetme gereğidir; bu nedenle olsa gerek Çinli düşünür Konfüçyüz, "bir ülkeyi yönetmek için çağrılsaydın önceliğin ne olurdu" şeklindeki bir tartışma konusuna "dil olurdu" yanıtı vererek başlıyor.
Dil bilinmiyor ya da kusurlu kullanılıyorsa yönetmenin ön koşulu olan anlatma eylemini gerçekleştiremezsiniz. Düşüncenizi aktaramazsınız.
İngilizce istilası, Anlam kaybı
Bilgi iletişim teknolojilerinin "uzağı yakın yapan" (ya da yakını uzak...) etkinliği nedeniyle dilin önemi çok daha arttı; fakat ne var ki bu süreç Türkçe için problemleri de beraberinde getirdi.
İngilizcenin, özellikle ekonomi bilimi üzerinden zoraki biçimde, Türkçe'ye yerleştirilme çabası, son derece büyük anlam kayıpları ve karmaşa yol açıyor.
Oysa Türkçe son derece saydamdır ve hukuk, ekonomi ve iletişimde pek çok yeni kavramı karşılayabilecek köklere sahiptir.
Arılaştırmaya son derece yatkındır. Hukukta bunu pek çok örneğini bulabiliriz. Yasa (kanun), özgürlük (hürriyet), yürütme (icra) vb.
Bu çerçevede 1992'de Yürürlüğe giren yeni Medenî Yasa'nın dilde özleşmeye gitme konusunda son derece başarılı olduğunu görüyoruz. İlân (duyuru), ehliyet (yeterlilik, uzluk)...
300 milyon insanın konuştuğu bir dil
Fakat bir de başka dillerden gelip, ana dilimize yerleşmiş ve Türkçeleşmiş sözcükler vardır.
Bunlar dilin zenginliğini ve zenginleşebilme potansiyelini gösteriyor.
Türkçe dünya ölçeğinde 300 milyon insan tarafından kullanılıyor.
Tarih boyunca pek çok etnik unsurun karışımıyla muazzam bir zenginliğe sahip olan bir kavmin dilinin de diğer dillerden sözcükleri bünyesine alarak özleştirmesi kadar doğal bir evrimsel süreç olamaz.
İspanyolca ve Araplar
Benzer durum 400 milyondan fazla insanın ana dili olan ve 21 ülkede resmi dil olarak kabul edilen İspanyolca için de geçerlidir.
Yıllar boyu İspanya'nın güneyine hakim olan Endülüs Emevileri İspanyolcaya sayısız kelime ve isim kazandırmış. Bunlar şu anda güncel İspanyolca'nın zenginliğini oluşturan önemli kalıtsal kazanımlar olarak kabul ediliyor.
İspanyolca'da kökeni Arapça olan 800'den fazla kelime vardı.
"Ojalá (İnşallah), música (müzik), pantalón (pantalon), azúcar (şeker), guitarra (gitar), aceite (yağ), alquiler (kira)" bunlardan bazıları.
İspanyollar tarihsel süreç içerisinde, savaş ya da işgaller biçiminde gelişen etkileşimler aracılığıyla dillerine giren kelimeleri bir zenginlik olarak kabul ederken, dünyayı anlamlandırmak, eşya ve durumu tanımlamak ya da her hangi bir alanla ilgili kavramlaştırmalarda İngilizce'ye geçit vermiyorlar. Zengin bir dile sahip olduklarının, daha da önemlisi dillerini koruyup, geliştirdikçe güçlü olabileceklerinin bilincindeler.
Derin ve Duyarlı olmak
Bizde ise ekonomi uzmanlığından dem vuranlardan tutun da hizmet sektöründe herhangi bir işyerinde görev yapan sıradan bir çalışana kadar pek çok kimse, daha bilgili olduklarını varsayarak, İngilizce kelime ve kavramlarla kendilerini açıklama yapaylığı içerisinde yüzüyor.
Oysa tıpkı İspanyolca'da olduğu gibi bizim dilimiz de gelişen iş alanları ve bilimle ilgili yeni kavramları karşılayabilecek zenginliğe sahiptir.
Bu bir bilinç meselesidir.
Türkçe'nin zenginliğini ortaya çıkarma gayreti, aynı zamanda ne kadar derin ve duyarlı olduğumuzu da gösterir.
https://twitter.com/ozgursancarr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder