![]() |
Soytarı ve Kral |
Günlük dilde soytarı kelimesi neden iyi çağrışımlar yapmaz; düşünmek gerekir. Düşünmek... bir de soytarılığın tarihe bakmak gerekiyor.
Kralın yeni elbisesi
Meşhur "Kral Çıplak" hikâyesi; pek çok olay üzerinden siyahi mizaha konu olmuştur.
Geçit töreninde bir çocuk çıkar ve "Kral Çıplak" diye bağırır; herkesin bildiği; fakat söylemeye cesaret edemediği gerçeği bir çocuk söylemiştir.
Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen'in "Kralın yeni elbisesi" adlı eseri anlatıyor bize herşeyi...
Dış görünüşünden başka hiçbir şey umrunda olmayan krala günün birinde iki sahtekâr terzi olağanüstü bir elbise dikme vaadinde bulunurlar. İddialarıysa bu elbiseyi ahmakların ve makamını haketmeyenlerin göremeyeceği biçimindedir.
Kralın etrafındakilerin bir tanesi bile, elbiseyi göremediğini söylemez; ortada elbise yoktur; ancak makamlarını kaybetmemek adına seslerini çıkarmazlar.
Kral da ahmak damgası yememek için üzerinde elbise varmış gibi davranmaktadır.
Ve günü geldiğinde Kral halkın arasına yeni elbisesiyle, yani çıplak olarak çıkmaya karar verir.
Halkı onu çıplak olarak gördüğü halde, korkusundan alkışlamaktadır. Fakat küçük bir çocuk kalabalığın arasında, "Aaaa Kral çıplak!.." diye bağırmaya başlar.
Çocuklar ve deliler
Çocuklar gerçeği söyler. Sanırım bundan dolayı bizde "çocuktan al haberi" şeklinde yaygın bir kullanım vardır.
Etraflarında sadece kendi çıkarları için gerçeği görmezden gelen, hatta tersyüz eden yalakaların bulunduğu iktidar sahiplerinin durumunu bu masaldan daha iyi hiçbir şey anlatamazdı.
Çocuklar ve deliler gördükleri neyse onu söylerler.
"Deli" deyip geçerler; çünkü hoşlanmadıkları bir konudan bahseden deliye ya da çocuğa haset beslenmez.
Bu nedenledir ki soytarılar çoğu zaman belli ölçülerde deli olanlardan, çocuklara benzediği için cücelerden seçilirler.
Tabii ki içlerinde eğitimli olan, hatta ordu da görev yapmış olanlar bile vardı. Genel bir eğilimden bahsediyorum.
Soytarılar gerçeği eğip bükmeden; ancak teatral yeteneklerini kullanarak, güldürerek söylerlerdi.
Kral ya da derebeyine söylenmesi gereken gerçeği söylerlerdi. Herhangi bir çıkar ya da mevkii kaygıları olmadığı için krala gerçeği söylemekten çekinmezlerdi.
Dalkavuk, şaklaban
Günümüz toplumundaki yanlış algının tersine onlar şaklaban ya da dalkavuk değillerdi. Gerçeğin sadık bekçileriydiler. Bu nedenle kellesi alınan ya da kaçmak zorunda kalan soytarılar da olmuştur; ne var ki kral, hükümdar, derebeyi vs. en çok soytarısına inanmıştır; çünkü soytarı etraftaki mevkii, şan-şöhret ve para düşkünleri gibi kralın yüzüne karşı gerçekleri söyleyemeyenlerden farklı olarak doğruyu söyleyen olmuştur. Bu nedenle krallar yanlarında soytarı bulundurmuşlardır.
Öyle ki bazen soytarılar özel hayatlarında dahi yer almış... Kralın yatak odasına bile girebilen soytarılar olmuştur.
Karmaşayla - düzen arasında, son derece ince bir çizgide, işgören varlıklardır soytarılar.
Shakespeare
Şaklaban köken olarak alkışlarken çıkan "şak" sesinden gelir; Ahmet Vefik Paşa "şakşaki" yani alkışcı olarak tanımlıyor.
Şaklaban padişah ne söylerse onu destekleyecek bir şey söylemekle, söylediğini alkışlayıp, hatta padişahtan çok padişahçı olmakla görevlidir.
Kavuk ilmî çağrıştırır. İlim adamı gerçekleri söylemekle yükümlüdür. Dalkavuk ise kavuksuz demektir. Doğruyla ilgilenmez, kralının ya da hükümdarını eğlendirmektir amacı; kralın yanlışı onun doğrusudur, padişahının düşüncesini "yüceltir", eğlencesini yapar.
Shakespeare'nin "Kral Lear" adlı oyununda Kral'a doğrunun ne olduğun söyleyen tek karakterin "The Fool" (Aptal) olması soytarının tarihsel anlamının kavramamız bakımından önemlidir.
O, Kral Lear'in kötü zamanında da yanında kalan tek kişidir. Kral herkesten çok ona güvenmektedir.
Yine Shakespeare'in "Twelfth Night" (12 Gece) oyunundaki Feste karakteri deli rolüne girerek, aslında bilgece bir misyon üstleniyordu.
Mizahın gücü, farkındalık
"Taklitçi", "Maskara" sözcüklerinden türetilip, Arapça'dan batı dillerine geçtiği, bizde de köken sözcüklerine bağlı olarak tahayyül edildiğinden soytarıyı gerçek tarihsel anlamının tersine yağcı, yalakalık yapan olarak algılıyoruz.
Soytarının güldürmek, eğlendirmek görevleri vardır. Yüzüne maske takar, palyoça benzeri komik kıyafetler de giyer; fakat tüm bu komik davranışların içerisinde, doğru olanı eğlendirerek, kırmadan söyleme amacı vardır. Bundan ötürü soytarı, dalkavuk ya da şaklaban değildir.
Bu gizli anlam gündelik hayatın farkedemediğimiz bölümlerine bile yansımıştır. Kağıt oyunundaki joker bir soytarı olarak tasvir edilir. Joker kartı sizi pek çok çıkmazdan kurtarır.
Soytarılar sözlerini sakınmazlar; bunu yaparken şakanın gücüne inanırlar; aslında iktidar sahibinin iktidarını ayakta tutabilecek farkındalığın kaynağıdırlar.
Akıllı olmayan iktidar sahibi soytarıdan rahatsız olur; dalkavuk ve şaklabanlarına kulak verir. Ve eninde sonunda iktidarı sekteye uğrar.
İktidar sırrını karakterinde barındıran soytarının bin yılların derinliğinden tekrar tarih sahnesine çıkarak, en komik ve zeki halleriyle gerçekleri anlatması gerekiyor.
https://twitter.com/mozgursancar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder