21 Ağustos 2018 Salı

Başka bir Picasso

Toplumcu Pablo Picasso 

Bir sanatçı ürettikleriyle mi hatırlanmalıdır; yoksa özel yaşamı etrafında gerçekleşenlerle mi ön plana çıkartılmalıdır (?).
Deha: Picasso isimli belgeseli izlerken bu soruyu daha güçlü biçimde kendime sordum.


SANATÇI VE TOPLUM 

Gerçek bir sanatçıdan bahsediyorsak, sanatsal üretim onu hatırlamamızı ya da toplumda bıraktığı etkiyi değerlendirmemizi sağlayan biricik ölçüttür.

Sanatçı sanatıyla topluma ve insanlığa ne bırakmıştır. Belirleyici olan budur; vereceğiniz cevap da dünyaya nereden baktığınızla ilintilidir.

Picasso'nun "çalkantılı özel" hayatını anlatan Deha isimli belgeselin ilerleyen her aşaması, izleyiciye toplumcu gerçekçi bir ressam yerine, her çiçekten bal almaya çalışan, uçarı gönüllü bir adam potresi sunuyor.

İtalya'da tanıştığı Ukraynalı Olga Khoklova ile evliliği, eşinin dik kafalı olması nedeniyle hayatından hiç eksik olmayan evlilik kavgaları ve aynı zamanda evliliğine paralel biçimde artan sanatsal şöhreti, sonrasında 17 yaşındaki Marie-Therese Walter ile sevgili olması; Olga'nın kıskançlık krizleri, öfke saçan mektuplar, sevgiliye hakaretler, ardından bir başka sevgili Dora Maar'ın ortaya çıkması, hiç kimseyi memnun etmeyen, hatta üzen aile yemekleri, tuhaf karşılaşmalar ve ünlü ressamın oğlu ve sevgilileriyle olan çatışmaları etrafında süren bir dizi sadakâtsizlik öyküsü belgeselin temelini oluşturuyor.

Picasso hakkında hiçbir şey ya da pek az şey bilen bir kimse bu belgeselden hayatı, karısı ve sevgilileriyle harcanmış bir adam sonucunu çıkarır.

GUERNICA 

Oysa Piscasso, 20. yüzyılın en önemli ressamıdır; dünya resim tarihinin de en önemlilerinden bir tanesidir. Guernica tablosunda insanlık tarihinin gördüğü en büyük katliamlardan bir tanesini gerçekleştiren Nazilerin, insan, hayvan, canlı tüm varlıkları nasıl insanlıktan çıkmışcasına yok ettiğini mükemmel bir imgelem gücüyle anlatmıştır. Öldüren ve ölen değişik şekillerde aynı tabloda karşı karşıya gelmektedir. Resimde gördüğümüz, sadece, yüksek irtifadan atılan bombaların parçaladığı bedenler değildir; ölüm anının insan ruhunda yarattığı kırılmadır, korku ve çığlıktır.

Görmediği bir vahşeti bu kadar derinliğine duyumsayarak, resmeden bir sanatçıyı sadece kadınlarla olan ilişkisiyle ele almak, insanlık tarihine kazandırdığı büyük toplumcu eserleri unutturma çabasından başka bir şey olamaz.

BÜYÜK TOPLUMSAL DUYARLILIK 

Aynı  şey çoğu zaman Nazım Hikmet için de yapılmıştır. Evlilikleri, ayrılıkları şiirinin önüne konmuştur.

Oysa Nazım Hikmet, Pablo Picasso "kadınlarla olan sorunlu ilişkileri" nedeniyle dünyanın tanıdığı büyük sanatçılar olmamışlardır. Yaşamayı ve insanı sevdikleri için büyüktürler; yaşamın acılarını ve sevincini büyük sanatsal dehâlarıyla anlattıkları için insanlığa mâl olmuşlardır.

Hayatlarını okumak ve öğrenmek sanat anlayışlarını daha iyi kavramamızı sağlar hiç kuşkusuz; fakat onları özel hayatlarıyla anlatmak ucuz bir karalama çabasından öteye gitmez.

https://twitter.com/ozgursancarr




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder