![]() |
"Narcos, Escobar'ı modern bir Robin Hood'a dönüştürüyor" |
Nihayet Narcos’un, merakla beklenen, ikinci sezonu Türkiye’de izlenmeye başlandı.
Bana göre ilk sezon büyük ilgi gördü; ancak bu, filmin uzun
erimde vermek istediği mesajdan ya da görüntü yönetmenliği, senaryonun gerçeğe
yakınlığı, olay örgüsünün iyi işlenmiş
olmasından vs. kaynaklanmıyor.
Tamamıyla mitsel bir Pablo Escobar izliyor olmamızdan
kaynaklanıyor.
Hiç şüphe yok ki Escobar’ı canlandıran Wagner Moura’nın son
derece başarılı performansının bunda büyük payı var.
Etkili bir
uyuşturucu, çok havalı gözüküyor
Bu seriyle birlikte Escobar hayranlığının ortaya çıkması,
bana göre, yadırganır bir durum olmakla birlikte önemli bir gerçeğe işaret
ediyor.
Escobar, bir popüler
kültür ürününe dönüşüyor. Narcos’la birlikte bir modern Robin Hood oluyor. Ona
hayranlık duyanlar; soğukkanlı, acımasız, ama zeki, ihaneti affetmeyen,
cezalandırıcı, intikamcı, ‘’adaletli’’, güçlü ve fakiri gözeten bir kahramanı
gördüklerini düşünüyor. Olmak
istedikleri ya da peşinden gitmeye değer karakter bu olsa gerekir. Çok havalı
gözüküyor.
Onun gibi olma… güç – iktidar… korkutuculuktan ileri gelen bir saygınlık… ‘’Narcos’’
bunların hepsini damara giden yola kolay ve hızlıca enjekte ediyor. Çok etkili bir uyuşturucu değil mi?
Escobar… yakın dünya tarihinin en büyük uyuşturucu
kartelinin lideri, tehlikeli ve acımasız… bir gecede, sadece iki saat için 2
milyon doları hiç düşünmeden feda eden, dünya ölçeğinde döneminin en zengin 7
kişisinden bir tanesi…
Kolombiya devleti mi
ona sahip, o mu devlete (?)…
Escobar Kolombiya devletinin mücadele ettiği adam mıydı;
yoksa Kolombiya devletine sahip olan mı? Çoğu zaman ikincisi…
Başında bulunduğu Medellin Karteli 10 bin silahlı adama sahipti.
Latin Amerika’daki uyuşturucu trafiğine tam egemen olmak
isteyen ABD, Panama’da Noriega’ya yaptığını Kolombiya’da Escobar’a yapmak
istedi. Bu yüzden "El
Patrón” (O’na böyle hitap ediyorlar) “ABD karşıtı” oldu; Kolombiya halkının,
ABD işbirlikçisi hükümetlere karşı muhalefetini arkasına aldı; hatta bu yolda
FARC militanlarıyla (Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri) bile işbirliği yaptı;
tabii ki işi bittikten sonra hepsini katletti.
Parayla her şeyi satın alabileceğini düşündü; ona göre
müzakere edilemeyecek hiçbir şey yoktu. “Kolombiya’da Tanrı isterse birileri
ölür, bir de Escobar..."
Gerçek şu ki, Escobar hiçbir zaman gerçek muhalif güç
olmadı. Olamaz; eşyanın tabîatına aykırı. Çünkü Kolombiya’da siyasal iktidarı
ele geçirseydi, kendisinden önce gelen hükümetlerden farklı bir düzen
getirmeyecekti. Sadece kendisine yandaş, parayla bağlı kitleler oluşturacaktı
ve gerçekte yaptığı tam da buydu: Muhalefetin yozlaşmış biçimi…
Bir kokain baronu,
Halk kahramanı imajı. FAKİRLER
Bir kokain baronunun fakir yığınları kurtaracağını, onlara
öncülük edeceğini; daha da ötesi ABD emperyalizmine karşı koyacağını düşünmek
en hafifinden hayalperestlik olur.
Dünyanın en büyük uyuşturucu Baronu; ancak kendi düzeninin
devamını sağlar. Fakir mahallelerde para dağıtır, futbol sahası yaptırır, erzak
verir; fakat tek bir amacı vardır: kendisine ve düzenine sadık bekçiler
yetiştirmek.
Ve bunlar, aslında, kendi çıkarlarına dokunulmadığı sürece
ABD saldırganlığıyla ortak hareket etmekte sakınca görmezler. Unutmayın! Escobar’ın
ABD’deki distribütörü Frank Sinatra’ydı. Bunu Escobar’ın oğlu Sebastian Marroquín
açıkladı.
Sosyal medya dedikleri yerde kendini Escobar fotoğraflarıyla
tanımlayan/isimlendiren o kadar çok kadın-erkek görüyorum ki… Anlıyorum, para, güç,
iktidar çok cazip gözüküyor... içten içe olmak istedikleri şeyi görüyorlar
Escobar’da… Fakat şunu bilmek gerekir: Simón
Bolívar’ın ülkesi Kolombiya’nın yakın tarihi sadece Pablo Escobar’dan ibaret
değil. Evet, bir politik kariyere sahip oldu; fakat kurduğu Kokain
İmparatorluğu onu tarihteki en büyük suçlulardan bir tanesi haline dönüştürdü. Yarattığı
Robin Hood benzeri halk kahramanı imajı, binlerce kişinin ölümünden sorumlu olduğu
gerçeğini değiştirmez.
Narcos O'nu içinize enjekte ediyor
Narcos onu içinize enjekte
ediyor; ama sonunda hep birlikte göreceğiz, bu seri bize sadece “onların
ülkesine bile huzuru biz getirdik” diyen ABD yalanını söyleyecek.
(Pablo Escobar 2 Aralık 1993’te
CIA’in düzenlediği operasyonun sonunda, ele geçirilmemek için kendini öldürdü).
Amerika’nın en güzel, en
verimli topraklarına sahip, büyük ülkesi Kolombiya’yı anlamak için Libertador
(Kurtarıcı) Bolívar’a bakmak, bu
coğrafyadaki özgürleşme hareketini görmek için José Martí’yi (Küba’nın
bağımsızlıkçı lideri) okumak gerekir. İspanyol koloniciliğine karşı Yeni Dünya’nın
bağımsızlık ateşini yaktılar.
Tahmin edebiliyorum,
bunlar Escobar gibi bir popüler kültür ürünü olmadığı için son derece sıkıcı
gelir. O zaman en azından Juanes’i (La Camisa Negra, Mi Sangre) dinlemek
gerekiyor. Kolombiya’nın aydınlık sesi… popüler müzik yapıyor. Ülkesinde 52 yıldır süren ve ancak geçen Ağustos'ta, Küba'da yapılan bir müzakereyle sona eren iç savaşı durdurmak için çalıştı. Birden
fazla Grammy ödülü kazandı.
Kazandığı paralarla Mi Sangre
isimli bir fon kurdu. Kolombiya’da mayın patlaması sonrası yaralanan, sakat kalan
çocuklara ve ölen çocukların ailelerine yardım ediyor. Kolombiya’nın
birlikteliğe ve barışa kavuşmasını istiyor.
Acaba hangisi yurtsever?
Juanes’in Kolombiya’yı Escobar’dan
çok daha fazla sevdiğini düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder