15 Mart 2020 Pazar

Metropol, Coronavirüs ve düşündürdükleri

Metropol, coronavirüs ve düşündürdükleri 
Engellenme duygusu metropoldeki duyarsızlaşmayı belki de en iyi ifade eden sözcük... çünkü bir başkasına nedensiz temas etmek ve mesafeyi korumamak büyük bir saygısızlıktır.
Modernite, gelişmiş insanı toplu alanlardaki davranış biçimiyle ölçülendirir.
Coronavirüs salgını temas konusunda bir kez daha düşünmemi sağladı. Mâlum, temas yasak... düşündüm ve bir tek sonuca ulaştım.

Milyonlarca insanın yaşadığı ve binlercesinin aynı anda hareket etmek zorunda olduğu büyük şehirlerde metroda, diğer toplu taşıma araçlarında, kaldırım ve sokaklarda ve ayrıca arabayla gidilebilen her yolda alanlar son derece dardır.

Eşitsiz gelişim 

Kapitalizmin doğasında var olan eşitsizlik, yatay biçimde bölge ve şehirler arasında eşitsizliği de beraberinde getirir. Böylece büyük sermaye ve üretim alanları ile hizmet sektörü belirli şehirlerde toplanır. Dolayısıyla insanlar, iş bulmak amacıyla metropol olarak adlandırılan bu şehirlere gelirler. Düzen kurarlar, aileleri ve çocukları olur. Bu kendiliğinden çoğalma şehirdeki istisnasız tüm alanları daraltır. Yollar, sokaklar araba ve insanlarla doludur. Yolda yürümek bile büyük bir mücadele hâline dönüşür.
Metropolün hız gerektiren, bir yerden bir yere hızlıca gitmeyi zorlayan özelliğiyle birlikte insanlar trafikte, metroda, kaldırım ve otobüste birbirleriyle yarışmaya başlarlar. Kalabalık nedeniyle alanlar dar olunca, bu yarışma zorunluluğu gündelik hayatın gereği gibi algılanmaya başlanır.
Böylece yabancılaşma ve bunun sonucu duyarsızlaşma başlar. Birisi daha yavaş yürüdüğü ya da bir başkasının yolunun üzerinde olduğu için hızlı gitmek isteyenin zihninde engellendiği duygusu oluşur. Kronikleşen bir gerilim hâli başlar. Bir sinir harbidir bu, insanı girdap gibi içine alır.
Yürürken temas, çarpma, trafikte durduk yere kazalar vb. bu kalıcılaşan engellenmiş düşüncesinin yarattığı acelecilik ve yüksek tansiyonun sonuçlarıdır. Artık kimse kimseye saygı duymaz. Bir adım önde olmak için veya beş dakika oturmak ya da trafikte bir araba boyu öne geçmek için herkes herkesin hakkını çiğnemeye başlar.

Moderniteyi özümsemiş ülkeler 

Moderniteyi yerleştirmiş ülkelerde görüyoruz, gündelik yaşamın en temel saygı kuralı mesafeyi korumak, yol vermektir.
Metropolün insan olmaktan çıkardığı yürüyen varlıklar, bunu akıllarına bile getirmezler. Bu durumu o kadar kanıksamışlardır ki, 3 metrelik boş alan varken bile dibinize gelip size temas ederek geçerler, insan ve yurttaş olmanın o kadar uzağındadırlar ki bu davranışları onlar için son derece normaldir. Aksini söyleyene şaşırarak bakarlar.
Bomboş yolda açıktan gidebilecekken, sürekli olarak arabanızın dibinden geçmeyi tercih eden taksici ya da motosikletçi de aynı insanlıktan çıkma sürecinin bir parçasıdır.
Modern yaşam ve onun gereği olan bilinçli-saygılı yurttaş olmak yerine, aynı davranışları gösteren, birbirine benzer yığınlar olmuşlardır. Saygısızlığı hayatın bir gereği olarak düşünen, bunu içselleştiren bir primitif varlığa dönüşmüşlerdir.

Yığınlar ve onların küçük çıkarları

Mevcut ekonomik - politik düzen içerisinde bu sorunun çözülmesi mümkün değildir. Sürekli başkasının önüne geçmek, bir adım önde olmak, beş dakika oturarak gitmek için başkasının geçiş hakkını hiçe saymayı, zêka ve uyanıklık olarak gören bu yığınları, sürekli - yeniden üreten bir sistemle karşı karşıyayız. Size çarpmayı, dokunarak geçerek biraz önde gitmeyi, bir kaç metre fark atmayı hayatlarının en önemli kazanımı sayarlar. Toplumsal çıkarlarından ise bihaberdirler. Hatta toplumsal çıkar sözü dahi onlara komik gelir.

Bu yığınlar, mesafeli olmayı coronavirüs salgının ortaya çıkması gibi benzeri, çok korkutucu bir takım olağanüstü nedenlerle deneyebilirler. Ancak bu, mesafeye saygı göstermeyi öğrendikleri anlamına gelmez. Bir tek şeyi gösterir: duyarlı ve medenî olmaktan o kadar uzaktırlar ki, gelişmişlik ve modern hayatın temel gereklerinden biri olan mesafeye saygı duymak, başkasına temas etmemek gibi kurallar ancak korku ve zorlamayla onlar için geçerli olabilir.
Aksi olsaydı yığınlardan değil, bilinçli bir yurttaş kitlesinden bahsederdik. Bu da her türlü toplumsal sorun, pandemi, mücbir sebeblerden doğan problemler karşısında çok güçlü durmamızı sağlardı.


https://twitter.com/ozgursancarr



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder