14 Şubat 2021 Pazar

Yazmasa Deli Olurdu Sait Fâik

Yazmasa Deli Olurdu Sait Fâik

Sait Fâik Abasıyanık bana göre dünyanın en iyi hikâyecisi... İnsan onun öykülerinde kendisini buluyor.

Bize Ait Bir Duygu

Hikâyeleri, bildiğimiz; ama üzerinde düşünmediğimiz pek çok hayatı, sıradan olanı yalın ve mükemmel bir şiirsellikle anlatıyor. Anlattıkları, gördüğümüz, ama farkına varmadığımız gerçek hikâyeler. Bize ait olan şeyler. Farkında olmadan sahip olduğumuz bir duygu... insanî özümüz.  

Bu hâliyle bir ihtiyaca, farketmek ve anlamlandırmak ihtiyacına karşılık geliyor. 

Sait Faîk, öykülerinde bir toplum analizi yapmıyor; toplum içerisindeki bireyi, tıpkı Tolstoy'un "İnsan Ne ile Yaşar"da yaptığı gibi iyi ve kötü yönleriyle, olduğu gibi anlatıyor. 

Toplum içerisindeki insanın sorununu ele alıyor. Derinliği ve duyarlılığı, en kabasından en naifine kadar her çeşit insanın içsel dünyasına inmesini sağlıyor. 

Başkalarının İç Sesi 

Gerçek bir hikâyeci olması da buradan ileri geliyor. İnsan üzerindeki gözlemleri onun başka bir dünyanın iç sesi olması için yeterli oluyor. 

Sivriada Sabahı'ndaki balıkçı Kalafat... kaba saba bir adam, incelikten nasibini almamış, fakat denizi sis bastığında, kayıkta yanlarında olan Sotiri ile birlikte, derin-karanlık sulara gömüldükleri kâbusunu görürken Sait Fâik, Kalafat eski çağ savaşçılarına özgü bir soğukkanlılıkla, hışımla geçen askerî gemilerin arasından sandalı Ada'ya ulaştırır. 

O ânı tasvir ederken bir kez daha mükemmel biçimde anlarız Sait Fâik'in bir insanın iç sesi olabileceğini, başka bir varlığın duygusunu kusursuza yakın bir biçimde anlatabileceğini ve içimizden "Evet, her insanın bir yiğitliği vardır" diye geçiririz... onun sayesinde. 

Uygarlık Tarihi ve Doğa

Sait Fâik, aynı zamanda bir uygarlık tarihi sunar hemen hemen her öyküsünde; doğa ve medeniyetle olan derin ilişkisini yalın, ama olabildiğince zengin biçimde aktarır, Dülger Balığı'nın Ölümü'nde.

Tarihin derinliklerine yaptığı göndermelerle, bir kültür tarihi anlatıcısıdır aslında; bunu gerçek hikâyeciliğin büyülü karakterini bozmadan yapar. 

Kibirli bir öğreticilikten uzaktır; satırları yaşamındaki paylaşımcılığı anlatır; çünkü aynı zamanda, sıradan insanla bir olmayı arzu eden kendini anlatır, her bir öyküsünde... 

Yazma Kudreti ve Şiirsellik 

Onda gerçek bir yazma kudreti var. Hayatı, nesneyi, insanı ve insan ilişkilerini, ezilmişliği onun kadar sade; fakat zengin sözcük ve tasvir gücüyle, şiirsel, anlatabilen olduğuna inanmıyorum. 

Yazmasa deli olurdu Sait Fâik, çalışıp hakettiği hâlde, balık verilmeyen adamın yüzünde beliren gülümsemenin, birdenbire bir meyve gibi çürüyüverdiğini... 

"Yazamasam Deli Olurdum"

"Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka neydi? Burada namuslu insanlar arasında sâkin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kağıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa, küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım." 

                                                                          -Haritada Bir Nokta, Sait Fâik

 


https://twitter.com/mozgursancar







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder