![]() |
Hayat gezdikçe daha anlamlı... |
İçinde bulunduğumuz hafta (18-24 Mayıs) Müzeler Haftası olarak kutlanıyor. Gezmek ve öğrenmek adına ufuk açıcı bir etkinlik.
Aynı zamanda bir vesile... yapmamız gerekenler içerisinde olup, bir türlü yapamadığımızı, bu kez, gerçekleştirmek adına bir vesile...
O bakımdan "Müzeler Haftası" ya da benzeri uluslararası etkinlikleri önemsiyorum.
Zenginleştirici bir Eylem
"Gezen mi çok bilir, okuyan mı..?" şeklinde basmakalıp sorundan bağımsız biçimde, ezelden beri gezip, görmenin insan hayatında belirleyici bir öneme sahip olduğunu düşünmüşümdür.
Gezmek bir zenginleştirici eylemdir. Başka bir anlayış ve kültürü tanıyarak zenginleşmektir.
Ülkelerin olduğu gibi kentlerin de ruhu vardır; görüp yaşamadıkça hissedebilmek neredeyse imkânsızdır.
Sıradan bir kağıt paranın, bir kentte 24 saat içerisindeki dolaşımını takip edebilseydik eğer, eminim kenti oluşturan ruhu yakalardık. Daha fazlası... aynı kentte birbirine yakın ya da uzak pek çok yaşamın birbirinden ne denli farklı olabildiğini de görürdük.
Şehri dolaşırken
Bir kafeye bir şeyler içmek için giren bir çiftin elinden çıkan kağıt para, kısa bir süre sonra mesaisine tekrar dönmek isteyen bir işçinin cebine hesap üstü olarak dönebilir. Marketten alışveriş yapan işçiden, maç izlemek için stada giderken atıştıracak bir şeyler almak için markete giren bir kızın parası hâline gelebilir.
Henüz tanışmış olmanın heyecanını yaşayan çift, oturdukları kafede, gelecek daha güzel zamanların heyecanıyla çoşkulu bir biçimde konuşur, parlayan güneşin kenti daha da güzelleştirdiğini düşünürken, onların elinden çıkan kağıt para işçinin zor olan hayatının kederli panoramasına tanıklık edebilir. Bu kez biz parlak kent güneşini soluk tonlarda görmeye başlarız. Neşe ve yaşam sevincini çağrıştıran kalabalıklar, birden çekilmez hâle gelir. Maça giderken, marketten küçük şeyler alan kız, sayesinde stadyuma giren kağıt para, bu kez bir çeşit sosyalleşmeyi gözlerimizin önüne serer... öfke, sevinç, üzüntü, çoşku ve bunların değişik versiyonları ile tanışmamızı sağlar. Bir şehrin yarışmaya, zafer ve yenilgiye nasıl baktığını anlarız.
Kentin Ruhu
Kentin ruhunu oluşturan, tarihî ve tarihine ışık tutan eserleridir aynı zamanda; onları görüp tanımaksızın bir kenti tam anlamıyla gezmiş sayılmayız.
Uğruna verilen savaşlar, güzellik ve estetiği için harcanan çaba, tarihinde barındırdığı uygarlıklar ve onların egemen olma/yönetme biçimi... tüm bunlar, öğrenirken bizi zenginleştiren kent kimliğinin parçalarıdır. Bu sayede kültür ve ideolojinin işleyişini anlarız. Yaşam ve insana daha büyük ve derin bir açıdan bakmaya başlarız.
Sözün kısası, tanımak ve öğrenmektir gezmeyi zengin bir eylem hâline getiren.
Ve hayat... gezdikçe daha anlamlıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder