15 Nisan 2017 Cumartesi

Büyülü Gerçekçilik ve Borges

Latin Amerika 
Büyülü Gerçekçilik, Latin Amerika'nın mitleri ve yerli halkın yüzyıllardan bu yana taşıdığı söylencelerden beslenerek, başta coğrafya, sonrasında toplum ve dünyanın gerçeğine ışık tutma çabasının en renkli edebi yöntemidir.


İlk planda çelişkili gibi gözükse de, aslında değildir. Büyü onun zengin dilsel - anlatımsal özelliğine işaret eder, gerçeklikse içeriği ve ulaşmak istediği sonuçtur.

Gabriel García Márquez

Büyülü gerçeklikle tanışmam, 2014'te yaşama gözlerini yuman büyük yazar Gabriel García Márquez'in kitapları sayesinde oldu.

Fakat bu akımın öncüsü olarak Jorge Luis Borges kabul edilir. Kimileri Meksikalı yazar Juan Rulfo'nun da öncülük konusunda Borges'e eşlik ettiğini söylüyor.

Sınırlar ötesi 

Borges tanınan en evrensel yazarlardan bir tanesidir. Şair yönü de çok güçlüdür.
Buenos Aires'te, 1899'da doğan Arjantinli yazar, büyükannesi nedeniyle İspanyolca'dan önce İngilizce'yi öğrenir. Belki de uluslararası olma özelliğini buna borçludur. Erken yaşlarda Dickens, hatta Wells ve Arnold Bennet'i tekrar tekrar okur.
Arjantin'in siyasal açından en çalkantılı günlerinde duyarlılıkları biçimlenmeye başlar. Anglosakson edebiyatıyla tanışmasının onun sınırları aşan bir karakteristiğe sahip olmasında belirleyici olduğunu düşünenler de vardır. Ancak hiçbir zaman kendi topraklarının gerçeğine sırtını dönmedi. Büyülü gerçekçiliği de esas olarak buradan ileri gelir.

Okyanusya'nın serinliği, doğunun gizemi 

Kitaplarında gauchos (Kendine özel değer ve kültürü olan atlı inek çobanları. Kimileri onları cowboyların Arjantin versiyonu olarak tanımlar.) yaşam biçiminden, "Binbir gece masalları"na, Arap gelenekçiliğine, Shakespeare'den Dante'ye kadar birbirinden çok farklı edebi ve kültürel imgeleri kendisine hayran bıraktıracak kadar başarılı kullanır.
Onun eserlerinde Okyanusya'nın serinliği ile doğunun gizemini aynı anda hissedebilirsiniz.

Borges, hikaye yazımında İspanyolcayı bambaşka bir noktaya taşıdı. Belki de İspanyol literatüründe yeni bir tür yarattı.  Kübalı yazar Ronaldo Menéndez "El Aleph" i okurken, kelimenin tek anlamıyla, ağzının açık kaldığını söylüyor.

Metaforik anlatım 

"Bir an bile azalmayan, ne bir duyguyu ne de korkuyu eksilten, ızdırap dolu zorlamanın ardından Beatriz Viterbo o kızgın sabahta öldü."

Metafor ve geçişlerle dolu anlatım... kızgın sabah Buenos Aires'in yaz güneşiyle kavrulan sabahlarından bir tanesi; fakat Beatriz'in öldüğü sabah... acı dolu bir hatıra, çözülmesi imkânsız bir içsel çatışma... Yüzdeki bir intikam çizgisi gibi... Kızgın... hem sıcak yaz sabahını hem de Beatriz'in ölümünü, birini diğerinin içine koyarak anlatıyor.

Sıradan bir yazarın bir sürü paragrafta anlatacağı bir duyguyu tek bir cümleye sığdırabiliyor Borges...

Fantazya ve Gerçek

Pek çok öyküsünde, fantastik ögeleri de kullanıyor; fakat bazen okuması ve anlaması zor olan bu metinler tüm koşullarda reel hayatla buluşuyor. Böylece doğaüstü yaratıkların, hayvanların ya da bir fantazya dünyasının renkliliği içerisinde, gerçek yaşamımıza dair kusursuz sonuçlar çıkartıyoruz.

Gerçekliği, mükemmel aforizmalar sayesinde, kurgusal bir dünya içerisinden geçerek görüyoruz. Belki de gerçeği kavramanın daha iyi yöntemidir Büyülü Gerçekçilik.

Borges'in dili kullanma yeteneği ve imgelem gücü kusursuz. Bu başarısını şiirlerinde de tekrarlıyor.

                 "Eğer yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
                   İkincisinde, daha çok hata yapardım.
                   Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
                   Neşeli olurdum, ilkinde olmadığı kadar,
                   Çok az şeyi ciddiyetli yapardım.... "
                                   
                                                                            ANLAR (Borges)

El Otro (Öteki)'nde Cervantesvari bir gerçekçi aktarım yapıyor. Sanki gerçeği okuyan bir kitap...
İki Borges var. İçindeki ötekiyle konuşuyor. Biri gençliği, diğeri yaşlılığı... (Borges görme yeteneğini kaybettiğinde Kum Kitabı'nı eşi ve sekreteri Maria Kodama'nın yardımıyla yazmıştır.)

Çoğu zaman metinlerinde mesafeli olduğu söylense de, ki bu çekingen bir kişiliğe sahip olduğu iddiasından ileri gelir, aslında yazdıklarının pek çoğunda büyük bir samimiyetle karşılaşırsınız. 

Hayata dair ne varsa... kendi gerçeğimiz 

Sınırları aşan şair, öykü yazarı Borges tartışma yazılarıyla da ön plana çıkmış, hatta değişik politik çevrelerden eleştiri almıştır. Fakat her ne olursa olsun Latin Amerika mitlerini, dinsel ritüelleri ve
masalları, gerçeği anlatma arzusuyla yazınına taşımış ve ortaya tam anlamıyla büyülü metinler çıkmış.

Büyülü Gerçekçilik, düşlerin ve peri masallarının mitolojik mantığını sıradan düşünceyle birleştirerek acıyı, ölümü, öldürmeyi, yaşamı, yoksulluğu, ezen ezilen çelişkisini, aşkı, kıskançlığı ve sevinci... hayatta ne varsa hepsini anlatıyor. Hiçbir edebi biçim içerisinde bu denli mükemmelleştirilmiş tasvirler olamazdı.

Büyülü Gerçekçi akımın eserleri, baskılayan/yalnızlaştıran "bu şehirden" kafamızı çıkartıp, bizi bir masalın içerisine, oradan da görmekte zorlandığımız kendi gerçekliğimizin tam da ortasına götürebilir.

Masallar sizi uyutmaya çalışmadıkları sürece güzeldir. Ve önemli olan "masalı" size kimin anlattığıdır.

Gerçekliği kendi çıkarları doğrultusunda tersyüz eden "masal anlatıcıları"nın geride kaldığı, Büyülü Gerçekçi ve Hayırlı günler diliyorum.

https://twitter.com/mozgursancar







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder