29 Nisan 2017 Cumartesi

Çağını bil, çağına yakış, güzelliklerle yarış"


İşte, ağaç, işte deniz, işte toprak, hayat budur
Cahit Berkay, Cem Karaca'yla ilgili bir anısını anlatıyor: "Cem bir gün sabaha karşı eve döner. Bir bakıyor ev bomboş. O zamanki karısı bütün eşyaları alıp gitmiş. Haberi alır almaz, atladım gittim yanına; bomboş evde, kırık sandalyede oturuyor. Kim olsa ağız dolusu küfrü basardı, ama o 'Arsen Lüpen* gibi hatunmuş, gayrisi kalmış menkul olan her şeyi almış gitmiş Cahit. Allahtan ev prefabrik değil, yoksa onu da götürürmüş."



Cem Karaca en zor anlarda bile gülmeyi, güldürmeyi başaran bir karaktere sahipmiş.
Muhtemeldir ki insanı seviyor olmasından ileri geliyor bu özelliği... İnsanı seven, yaşamı da sever. Emeğe inanır.

Anadolu ezgileri, batı formu 

Cem Karaca müzik tarihimizde Anadolu Rock/Pop akımının en önemli kahramanlarındandır. Genel itibariyle Anadolu ezgilerini, batı formunda yorumlayan bir müzik tarzı. Bireysel temaları olduğu kadar toplumsal olanı da işleyen bu özgün müzik tarzının içerisinde Cem Karaca'nın çok özel bir yeri vardır.
Başta Karacaoğlan olmak üzere Anadolu'nun zengin halk şiir geleneğini müziğine sığdırmayı başarmış; bir kısa öyküde ya da novella** da anlatamayacağınız bir hikâyeyi tek bir şarkıda mükemmel ölçülerde anlatmıştır. Toplumcu şairler Nazım Hikmet ve Ahmet Arif'in şiirlerinden şarkılar yapmış, müzikal zenginliğini, çoğu zaman çoşkun bir ritimle buluşturmuştur.
Bana göre Cem Karaca'nın asıl başarısı sarsıcı tasvir yeteneğinden kaynaklanıyor.
Çok iyi bir anlatıcı olması onu farklı ve başarılı kılıyor.

Olağanüstü tasvir gücü, Tamirci Çırağı

Ülkenin toplumsal gerçeğini, köy ve şehirde yaşayanı, sınıfı-sınıf bilincini, umudu, özlemi ve yaşamın güzelliğini anlattı şarkılarında ve her zaman bir mesajı oldu.

"Tamirci Çırağı", taze umutların barındırıldığı 1970'li yılların heyecanlı gencini anlatır.

                     "Gönlüme bir ateş düştü yanar ha yanar yanar
                       Ümit Gönlümün ekmeği umar ha umar umar..."

Tamirci çırağı, cildi parlak kağıt kaplı bir kitapta okumuştu, benzer bir hikâyeyi... zengin kız ne olmuş nasıl olmuşsa âşık olmuştu benzer bir durumda. Fakat avucunun nasırlarını gizlemeye çalışmak ve saçlarını taramaktan başka bir şey yapamazdı Tamirci Çırağı. Olsun... yine de umutla bekledi ojeli tırnaklı kızın tamirhaneye gelmesini

                        "Durdu zaman durdu, durdu dünya, girdi içeri kapıdan
                          Öylece bakakaldım, gözümü ayırmadan...
                          Arabanın kapısını açtım, girsin içeri, kalktı hilal kaşları
                          Sordu, 'kim bu serseri?'... Çekte gitti arabayla, egzozuna boğuldum
                          Gözümde tomurcuk yaşlar, ağır ağır doğruldum..."

Sonra ustası geldi ve sırtına vurdu, "İşçisin sen işçi kal! 'Giy' dedi tulumları" Unutmak gerekti cildi parlak kağıt kaplı romanların anlattığını. Gerçek başkaydı ve acımasızdı; ustası göstermişti tamirci çırağına kendi toplumsal gerçeğini ve yapması gerekeni...

Olağanüstü bir tasvir gücüyle karşılaşıyoruz Tamirci Çırağında; bu şarkı sizi imgeleminizde kendiliğinden canlanan bir film setine götürüyor sanki; bir şarkıdan çok daha fazlası; film izler gibi...

Dönemin panoraması

... çırak kişisel bir hayal kırıklığının öznesi değil; fakat toplumsal gerçekliği sembolize eden bir karakter; ustası da onun bilinci... onu mücadeleye davet eden bir bilinç...

Cem Karaca memleketin durumunu anlattı; ne yaşadıysa ne gördüyse onu... "Kâhya Yahya", "Tamirci Çırağından" farklı olarak, 1980 darbesinden kaynaklanan pesimist (karamsar) havayı yansıtır.

Diskoteğe gelen kıza bakarken, kendine "dur" diyen Yahya'nın umutsuzluğunu hissederiz bu sözlerde:

              "Dur be oğlum Kâhya Yahya, Gel haddini bil
                Sen kâhyasın kâhya gibi, Kâhyalığını bil..."

Hayatın gerçek zenginliği 

Fakat umudu ve yaşam heyecanını bulduğumuz "Oğlum'a" ve "Bu Son Olsun" da hayatın gerçek amacının ne olduğunu da öğreniriz. Emeği, paylaşmayı, sevmeyi, doğayı ve özgürlüğü yeniden keşfederiz.

                "İşte ağaç işte deniz işte toprak işte hayat budur oğlum
                  İşte eller işte emek işte ekmek işte hayat budur oğlum"

https://www.youtube.com/watch?v=1DOfxXzbrOM


Hayat üretmektir, sevmektir, emektir, emeğin gücüne inanmaktır. Çağını anlamak, çağına yakışmaktır. Başı dik yürümek, aklına ve yüreğine güvenmektir.

Cem Karaca'nın müziği bize, aynı zamanda, hayatın gerçek zenginliğini anlatıyor. 

Zenginliğin parayla, statüyle ölçülmediği nice bayramlara kavuşmak dileğiyle herkesin "1 Mayıs Dünya İşçi ve Emekçi Bayramı"nı kutluyorum.  

                                     Bugün sen çok gençsin yavrum
                                     Hayat ümit neşe dolu
                                     Mutlu günler vaad ediyor
                                     Sana yıllar ömür boyu
                                     Ne yalnızlık ne de yalan üzmesin seni
                                     Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son
                                     Doğarken ağladı insan bu son olsun bu son 

                                                                                                  (Bu Son Olsun)

*Fransız edebiyatında roman karakteri. "Kibar hırsız"  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder