2 Eylül 2017 Cumartesi

Gülmece, Sevgi ve Umut: Muzaffer İzgü

Muzaffer İzgü (29 Ekim 1933 - 26 Ağustos 2017)
İlkokul dördüncü sınıftaydı; öğretmeni "yaprakla ilgili bir şey yazın" dedi, o da yazdı: "İşte yaprak düşüyor, sonra bağırıyor. 'Annnee, babaa, kardeşlerim ben yalnız kaldım, nereye gideceğim şimdi?" diye...
Sonra aşağıya bakıyor, su... 'Ben buradan ırmaklara karışırım, denizlere girerim, balıklarla yarışırım' diyor. Özgürlüğü anlatıyor Muzaffer.
Öğretmeni bu yazıyı çok beğeniyor, temize çekmesini söylüyor. Okul gazetesinde yer alacak. Koşup babasını getiriyor okula, babası iki bileğini tutmuş, gözleri yaşlı "Sen yazar mı olacaksın Muzaffer' diyor.
Evet... yazar oldu Muzaffer... geçen hafta ise hayata gözlerini yumdu.


Kendi Gerçeğini İçselleştirmek

Onun gibi bir Türkçe öğretmeni olan babam sayesinde tanıştım Muzaffer İzgü'yle, daha doğrusu kitaplarıyla... ve kitapları sayesinde okumanın hayatı anlamak konusunda ne kadar büyük kapılar açabileceğini anladım.

Hayatın içindeki yerinizi, gideceğiniz yönü de kavramanızı sağlıyor onun kitapları.
Bir bilinç aşılıyor; "İşte hayat bu, gerçekler de bunlar" diyor; amansız fakirliği, haksızlığı farkediyor, umutlu olmayı öğreniyorsunuz; hayatın içerisinde iyi-kötü ne varsa hepsini görebiliyorsunuz anlattığı hikâyelerde... bir içselleştirme süreci bu aynı zamanda; güzele, doğruya ve eşitliğe giden yolu tutmak istiyorsunuz, sade ve alabildiğine gerçek kahramanların öykülerini okurken...

Ne güzel değil mi; hayatın çirkin yüzünü görüp, öğrenirken bile yine hayata gülerek bakmak. Mizaha sarılmak ve mizahla anlatmak, görülmesi gereken gerçekleri...

Muzaffer İzgü hayatını güzelliğe, insanca değerlere, çocuklara adamış bir umutlu insan... Anadolu'yu, anadolu insanını seven, umudu en büyük zenginlik sayan bir büyük edebiyatçı. Daha geçen hafta hayata gözlerini yumdu. Eşi öldüğünde "Işığımı yitirdim. 60 yıldır ilk kez yalnız kalıyorum" demişti. Sanırım şimdi kavuştu eşine...

Arkasında paha biçilmez onlarca eser bırakarak gitti.

Hayata Gülerek Bakmak 

Neredeyse bütün kitaplarını okudum. Bundan eminim onun kitapları sayesinde okumayı sevdim. Yalın ve etkileyici anlatımda Türkçe'nin en büyük yazarlarından bir tanesiydi. En karmaşık konuyu bile son derece sade; fakat bir o kadar sarsıcı biçimde anlatabilen pek nadir insan vardır. Acıyı, yoksulluğu mizahla birleştirebilme gücü karşısında hayran kalmamak imkânsız.

"Orta Direği Yıkan Ayı"

Hayatı anlattı Muzaffer İzgü; "Zıkkımın Kökü''nde kendi otobiyografisi vardı; "Orta Direği Yıkan Ayı" kitabında 1980 sonrası reel-politiği tasvir ediyordu; hem de bir çocuğun bile kavrayabileceği ustalıkla...
Hiç unutmuyorum bu kitabı okuduktan sonra, babama, "Baba, baba Muzaffer İzgü 'Orta Direği Yıkan Ayı' kitabında kimi anlatıyor çok iyi biliyorum' demiştim büyük bir sevinçle.
Doğruydu.
Orta direk olarak tarif edilen, memurların, ücretlilerin daha ağır bir fakirliğin pençesine sürüklenmesi o yıllara denk gelmemiş miydi?..

Aslında bir bilinç kazanma süreci Muzaffer İzgü'yü okumak. Sosyo-ekonomik düzen içerisindeki yerinizi, siyasetin karşısında nerede durduğunuzu, hayatta yapmanız gerekeni, izlenilecek rotayı öğreniyorsunuz. Kendi gerçeğinizle/gerçeğimizle yüzleştiriyor onun yazını.

Hayatın, kültür ve ideolojinin gerçekte nasıl işlediğini görüyorsunuz.

Gülmece, Sevgi ve Umut 

Sonradan Memduh Ün tarafından sinemaya da uyarlanan Zıkkımın Kökü kitabında yaşamının ayrıntılarını bulabiliyorsunuz. Size hissettirdiği mizahın içerisindeki dram ya da trajedi değil, bir trajedinin bile mizahla anlatılabileceği gerçeğidir: Gülmece

"Babam okulda hademeydi. Annem çamaşıra giderdi; onun bunun çamaşırına... Önüne dağ gibi çamaşır yığarlardı; karşılığı bir lira... Deterjan yok o zamanlar, küllü su vardı; küllü su elini parçalardı; akşam bir lira ile mutlu mutlu gelirdi. O yoksulluk içinde annemin üç çeşit yemeği vardı: etli bulgur, otlu bulgur, sütlü bulgur... Etli bulgur dediğim et yok; annem ekmeğin kabuğunu kuyruk yağında kızartırdı, bulgurun içine dizerdi. 
Alllahh... oldu sana etli bulgur, çatır çutur yerdik. Seyhan'ın kıyısından ebegümeci toplardım otlu bulgur olurdu. Sütlü bulgur ise aslında ayranlı bulgur. Paramız bir kase yoğurda yeterdi. Bir kase yoğurda, bolca suyu karıştır, o ayranı yedi insanın yiyeceği bulgura karıştır, güya sütlü bulgur. Ama dedim ya, sevgi öylesine çoktu ki evde, sevgi karnımızı doyuruyordu."

                                                                       "Zıkkımın Kökü"  (Muzaffer İzgü)





Sevgi ve umut, Muzaffer İzgü'nün hayatı ve eserlerine yön veren iki kavram olmuştur. Hümanite, insancıllık onun vazgeçilmezidir. O gerçek bir Cumhuriyet aydınıdır. Yoksul halkından ve aydınlanmadan yanadır.

Gerçek bir Cumhuriyet Aydını 

Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığını "solculuk" sayanların aksine Muzaffer İzgü, Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet ve devrimlerine sıkı sıkıya bağladır.


"Annem de babam da Cumhuriyet tutkunu insanlardı. 29 Ekim 1933, Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet'in 10. yılı... Gündüz resmi geçit olurdu, Atatürk Parkı'nda yapılırdı, annem gündüz törene gidiyor, izliyor, alkışlıyor... Annem okuma yazma bilmezdi, ama, nasıl bir Cumhuriyetçi kadındı... Gece fener alayı var. Annem 'illa ben fener alayına gideceğim' diyor. Bana dokuz aylık hamile... Babam yalvarıyor, 'yahu hanım gündüz gittin, karnın burnunda, orada sancın falan tutmasın' diyor. Annem dinlemiyor, 'yok ben gideceğim' diyor. Babam ne desin, 'peki' diyor. Karşı komşumuz Nazmiye hanım teyze var. Onunla birlikte gidiyorlar. Adana Saathane'nin orası, mahşeri kalabalık. Yağ Camii'nin oradan bando çala çala geliyor. Annemin sancısı başlıyor. Nazmiye hanım teyze polise koşuyor. 'Çıkamıyoruz, çok kalabalık' diyor. Polis çare buluyor, 'bandonun arkasına takılın, ilk boşluktan çıkın' diyor. Önde bando, arkasında annem, karnında ben, arkamızda fener alayı... eve geliyor, doğuyorum. Bando, mızıka takımı 'Çıktık açık alınla' dedikçe ben de annemin karnından çıkmak için bağırıp, duruyormuşum. Cumhuriyet'in onuncu yıldönümünde, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde doğuyorum, var mı daha büyük mutluluk."

                                                                     "Zıkkımın Kökü"  (Muzaffer İzgü)

Başka Dünyalara Karışmak 

İşte böyle... kendi hayatını anlattığı Zıkkımın Kökü kitabının yanısıra sıradan insan yaşamlarından kesitler sunan onlarca kitaba, çocuk kitabına sahip Muzaffer İzgü.

Ne kadar da güzel onun kitaplarını okumak.

Âdeta anlattığı öykünün içine alıyor sizi; bildiğimiz, ama dahil olmadığımız yaşamlara karışıyoruz onun satırlarında...

Muzaffer İzgü 83 yıllık yaşamına tam 107 kitap, 200'e yakın radyo oyunu sığdırdı.

Memleketim olan Aksaray'ı ziyaretinde bulunamadım; ama babam Mehmet Sancar benim adıma imzalı kitaplarını almıştı. Ne büyük mutluluk...

Eylül'de yapacağımız gecikmeli yaz tatilinde yeniden Muzaffer İzgü kitapları okuyacağım.

Size de tavsiye ediyorum.


https://twitter.com/ozgursancarr









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder