13 Mart 2017 Pazartesi

Öğretilmiş bir mutluluk biçimi olamaz

Mutluluk bir anlıktır 

Mutluluk uzun boylu bir kavram değil... çok kısa anlarda yakalanır; önemli olan mutlu olduğunuzu farketmektir. Şayet fark ediyorsanız mutlu olursunuz; edemiyorsanız mutluluğunuzu ıskalamış olursunuz. Bundandır ki sürekli mutluluk yoktur. Anlara tabî bir kavramdır.



Kimisi hiç mutlu olmadığını söyler; haberi yokken kaçırmıştır mutlu olabileceği ânı...
Farkındalık ve sınırlılık... iki kavram; ikincisi belirli bir zamana işaret ediyor olması bakımdan önemli olmakla birlikte, kişisel tarifimin temelini oluşturuyor.

Ânlar... farkında olmak

Bu yazının amacı felsefi ya da varoluşsal bir tartışma açmak olmadığından, konunun kültürel ve ideolojik boyutuyla ilgili düşüncemi "ikinci mutluluk" yazısında detaylıca anlatmaya çalışacağım; fakat şu kadarını söyleyeyim, geniş kitleler için mutluluk sınırlılıkların farkında olmakla başlıyor; mutlu anları görmek bilinci ve bir başka mutlu âna ulaşma iradesiyle devam ediyor. Aslına bakarsanız bu farkındalık bile tek başına mutlu olma nedenidir.

"İnsanlar bir an nedeniyle mutlu olabilirler; çünkü bu an sonsuzluğa açılan bir penceredir."

                                                                                                                  Octavio Paz 

Meksikalı şair-yazar Paz, muhtemeldir ki, bize mutluluğu getiren ânı hayatımız boyunca unutmadığımız gerçeğinden hareketle bu sözü söyledi.

Mutluluğu yakalamak

Öğretilmiş bir mutluluk biçimi olamaz; öyle olsaydı bir tek insan evladı, "aslında ne kadar mutluymuşum" cümlesini hayatı boyunca kurmazdı. Iskaladığı mutluluk için itirafta bulunmazdı.
Ayrıca mutluluk kendi aşırı kazanç güdüsü doğrultusunda yaptığı subliminal (bilinçaltına yönelik mesaj) reklam çalışmasıyla "Mutluluk her yerde" diye haykıran reklamverenin üretebileceği bir gerçeklik de değildir. Onun kendi logosunu, rengini, alt ve üst metinlerini yerleştirerek ürettiği "Güneşli günlerde mutluluk tatilde", "Her yerde çiçekler açsın mutluluk yayılsın", "Yollarda, parklarda mutluluğu keşfet!" vb. türünden sloganlarla mutluluk yakalanmıyor.
Bence bu çaba, bir kaç istisna dışında bu mesaja maruz kalan geniş kitleler üzerinde, geçici dahi olsa, iyimser bir hava yaratmıyor. Neden biliyor musunuz? Çünkü herkes tatile gidemiyor; herkes ihtiyaç duyduğu anda kırlara çıkamıyor ve herkes beyaz mutluluk olarak tarif ettikleri karın tadını çıkarabileceği kış tatilleri yapamıyor. Orta sınıfın gittikçe eridiği, toplu yoksullaşmanın yaşandığı bir dünyadan bahsediyoruz.
Bu nedenle reklamveren bize mutluluğu öğretemez; mutlu olmak kendi gerçekliğini bilmekle başlar. Çünkü insanların yaşam biçimini belirleyen bilinçleri değildir; iradelerinin dışında onları kuşatan toplumsal-ekonomik, ideolojik koşullardır.

"Yalnızlık dünyayı doldurmuş. Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey." 

                                                                          Sait Faik (Alemdağı'nda Var Bir Yılan) 

                                "Dünyayı güzellik kurtaracak" Dostoyevski (Budala)                       


"Çağını bil, çağına yakış, güzelliklerle yarış"

Farkında olmak gerekir, seni-bizi neyin sınırladığını... bunları görerek kendini gerçeklendirmen gerekir. O zaman hayata karşı sağlam bir tutuma sahip olursun, çocukluğundan bu yana maruz kaldığın, "çok çalış çok para kazan, senin de olur" kodlamalarına karşı, asıl mutluluğun çok para kazanıp lüks hayata ulaşmakla elde edilemeyeceğini; fakat insanı sevmekle başlayacağını; sevdiğinle geçmişte bir zamanda, herhangi bir yerde açık mavi gökyüzüne bakarken yaşandığını; ağaçla, toprakla, ellerle, emekle olacağını anlarsın.

Oğlum'a

Gam keder elem tasa gurbet hasret dertler geçer gider elbet 
Bir merhaba acı kahve hatır sorma ve dostluklar yaşar elbet 
Sımsıkı sev sen sevmeyi 
Bazen almadan da vermeyi 
İstanbul şehri malın olsa 
Ölümden öteye köy yok ya 
Gün olur devran döner akar seller kalır kumlar kavuşuruz 
Eser yeller yağar karlar gelir bahar açar güller koklaşırız 
Sultan Süleymana kalmamış 
Ha babam dönen şu dünya 
Babanın tapulu malı olsa
Kefenin cebinde yer yok ya 
Papazın eşşeğini kovala dur 
Alinin külahını Veliye uydur 
Aldat dur aldan dur 
Oğlum hayat bu mudur 
İşte ağaç işte deniz işte toprak işte hayat budur oğlum 
İşte eller işte gayret işte ekmek işte hayat budur oğlum 
Başını dik tut hiç eğme sen 
Aklına ve yüreğine güven 
Çağını bil çağına yakış 
Güzelliklerle yarış

                                              Cem Karaca


https://twitter.com/mozgursancar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder