21 Nisan 2020 Salı

Mâkûl bir İyimserlik

Mâkûl bir İyimserlik 
Pesimizm ya da optimizm karşıt iki kavram olarak gözükmekle birlikte; gerçekte kolkola giderler.

Makûl Olmak 

Pesimist yani kötümser, olayları en karanlık senaryoya göre değerlendirir; bir anlamda ortaya çıkabilecek en kötü duruma göre kendini hazırlama hâlidir. Bu tonda bir kötümserlik, aslında bütünüyle kötü olana kapılmak anlamına gelmiyor; dahası, derinde bir yerde de olsa umudun varlığını sürdürdüğünü gösteriyor. Bu  durumda en kötü senaryoyu düşünmek bir tedbirdir; sonrasında yaşanabileceklere karşı daha dirençli olmak için ve her şeyin düzelmesi adına daha büyük bir gayretin de motivasyonu olur. Öyleyse bu türden bir kötümserlikle, optimist, iyimser karakter arasında bir yakınlık var.
Birinde derinde, diğerinde yüzeyde... ama ikisinde de ortak olan umuttur. 
Umuttur insanı yaşatan, insanlığın karanlıktan aydınlığa çıkmasını sağlayan... Bir yönüyle, doğada var olan dengenin ifadesidir. Gece ve gündüz, yaz ve kış, ölüm ve yaşam gibi... İnsan düşüncesindeki bir dengedir. 
Mâkûl insanı anlatır; ölçülülüktür. Ne aşırı iyimserliğin akılcı olmayan yolunu takip eder ne de insanı yaşarken öldüren aşırı kötümserliğin izinden gider. İyi olanı da kötü olanı da kabul etmeye, iyi olanla mutlu olup, kötü olanla başetmeyi amaçlar. O nedenle makul bir kötümserliği iyimserliğin tam karşısına koymamak gerekir; ama yine de, iyi tarafından düşünmek insanı iyi gelir. 

İyimserlik stresi ve endişeyi azaltır, bağışıklık sistemini güçlendirir ve sağlıklı davranışlar için motivasyon yaratır. Bu nedenle Coronavirus günlerinde iyimser düşünmek gerekiyor. 

Büyük Buhranlar, Salgınlar ve Çıkış Yolu 

İnsanlık bundan çok daha kötülerini atlattı. Örneğin 1. Dünya Savaşı'nın son bölümünde (1918-1920) Abd askerlerinden Avrupa'ya bulaşan, ancak savaşta olan devletlerin uyguladığı askerî sansür nedeniyle, sadece savaşa girmeyen İspanya'da, basının yer vermesi nedeniyle, "İspanyol Gribi ya da Nezlesi" olarak tanımlanan hastalık, son dönemde ortaya çıkan domuz gribi gibi H1N1 virüsünün bir alt türü olarak, tam 500 milyon kişiye bulaştı, 40 ile 70 milyon arasında insan öldü. 
Üstelik bu virüs ağırlıklı olarak 25-34 yaş aralığındaki insanları etkiledi. 
İlerleyen süreçte yaşanan 1929 Dünya Ekonomik Krizi'ne (Büyük Buhran) karşın insanlık ayağa kalkmayı başardı.  

Elbette ki kolay olmadı; pek çok şey değişti. Bugün söylenen, "Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" sözü o günlerde de söylenmiş. 50 milyondan fazla insan işsiz kaldı. Çok düşük ücretlerle de olsa,  çalışmak için büyük şehirlere akın eden insanlar, mutfağı olmayan evlerde yaşamak zorunda kaldılar. İspanyolların dışarıda yemek yeme alışkanlığının o dönemlerden geldiği söyleniyor. 

14. yüzyılda (1347-1351) ortaya çıkan Kara Ölüm, Büyük Veba salgını, 200 milyon kişinin ölümüne neden oldu. 1629-1631 yılları arasında bir başka salgında, İtalya sokaklarından bir haftada 30 bin ölünün kaldırıldığı söyleniyor.

Bir Olgu

İnsanlık, tarih boyunca benzeri salgınlardan büyük yaralar alarak çıktı ve hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Yeni koşullar, yeni siyaseti, yeni bir yaşam biçimini ve alışkanlıkları getirdi.  
Ölçülü olan karamsarlığın içindeki mücadele etme arzusu ile mâkûl iyimserliğin, hayatı tüm zorluklara karşın yeniden kurma inancı, yaşamın devamını sağladı.Yeni bir gelecek kuruldu. 

Bugün iyimserliğin mâkûl kollarına daha sıkı sarılabiliriz; çünkü insanlık tarihin eski dönemlerine göre dünyaya çok daha fazla egemen; elinde bilim ve teknolojinin sınırsız olanaklarını bulunduruyor. Salgın sonrası hayat kolay olmayacak; ancak bilim ve teknolojiyi insan merkezli bir sistem için kullananlar tüm zorlukları aşarak yeni bir dünya kuracak. 
Bu bir olgu... 
Doğa ile insan arasındaki kusursuz dengeyi bozarak, küresel iklim krizine neden olan neoliberal sistemin iflâsından kaynaklanan bir olgu. Dengeli ve makûl iyimserlik bu olguyu görmemezi sağlıyor.









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder